|
| Büyük Salon, Büyük Şölen. | |
|
+4Nathaniel Petrasova Hestia Petrasova Marcelline K. Nadine Okul Müdürü(GM) 8 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Okul Müdürü(GM) Profesör
Mesaj Sayısı : 13 Kayıt tarihi : 17/01/11
Karakter Sayfası Para: (1000/1000) Karakter Özellikleri: Rp Yaşı:
| Konu: Büyük Salon, Büyük Şölen. Çarş. Şub. 26, 2014 7:02 pm | |
| Büyük şölen... Her sene açılışta ev cinlerinin ve hademenin binbir türlü tantanayla hazırladığı, yemeklerden başka numarasını göremediğimiz karışıklık hali. Genelde bir türlü öğretmen kadrosunu sabit tutmayı beceremediğimden, bu sene de yeni işe aldığım profesörü beklerken yerimde rahatsızca kıpırdandım, aklımdan geçirdiklerimle kendi kendimi kıkırdattım. Acaba şölen saçmalığını kaldırtıp, ilk gün geliş saatini de bayağı bir erkene çekip, öğrencilerin gelir gelmez koşuşturmaca içinde derslere katılmasını mı sağlasaydım. Hmm, kaosu seviyorum. Seçmen şapka saçma salak bir şarkı ile başlattığı seçim törenini bitireli yaklaşık beş dakika olmuştu. Yeni binalarına yerleşen birinci sınıflar etraftaki insanlar ile tanışıp kaynaşmaya başlamıştı. Bazıları tavandaki, sayısını tam olarak bilmediğim, süzülen mumları ve berrak bir yaz akşamının en güzel halini yansıtmasını sağladığım sihirli tavanı inceliyordu. Böyle bir hava istemiştim çünkü şu an dışarda asıl olan hava pek gürültülü bol yağmurlu iç karartıcı bir havaydı. Dikkatimi birinci sınıflardan tavana yönelttiğimde fazla dalmış olmalıyım. Zira kafamı indirdiğimde büyük salonun masaya gelmekte olan yolunun yarısını katetmiş solgun yüzlü adamı gördüm. İyice yaklaştığında başıyla selam vermiş ve sanırsam geç kaldığı için üzgün olduğunu belirten saçma salak hareketler yapmıştı. Kibarca oturması için izin verdim. Öğrencilerin çoğu adamı izliyordu, öğretmenler masasına oturmasıyla fısıldaşmalar da arttı. Kafamda, bazı kişilerin aile sorunlarına istemeden burnumu sokmuş olmanın belasından, nasıl en az "tepki" ile kurtulurum diye düşünerek, her sene ki klasik konuşmalardan birini yapmaya hazırlandım. Önümde duran boş tabağımın yanından bir kaşık aldım, bardağıma vurarak çınlattım. Üst sınıflar konuşmalarıma böyle başladığımı bildikleri için dikkatlerini hemen bana yöneltti ve birinci sınıflar da onlara uydu. Ayağa kalktım ve kibarca boğazımı temizleyerek konuşmama başladım.
-Sevgili öğrenciler! Yepyeni bir ders yılı, umarım hepiniz için güzel bir yıl olur! Kısa tutacağım, yeni profesörümüzü tanıtmama izin verin. Nathaniel Petrasova bu seneden itibaren Biçim Değiştirme derslerinde bizimle olacak. Eski müdür yardımcımız ve Gyrffindor Başkanı'mız artık bizimle olmadığı içni kendisi bu görevleri de üstlenecek!
Kısa süreliğine duran fısıldaşmalar, adamın soyadını söylememle tekrar hafiften başlamıştı.
-Her sene hatırlattığım gibi, yasak ormana hiç bir şekilde yaklaşmamnız önemle rica olunur! Akşam dokuzdan sonra koridorlarda görülenler mazeretsiz cezaya kalır. Kehanet Kulesi civarlarında fazla gürültü yapmamanızı rica ediyorum. Artık tek bir kelimem var; YUMULUN!
Emri vermemle salondaki bütün masalarda güzel yiyecekler belirdi. Masamın sol tarafındaki bayan ile fazla göz göze gelmemeye çalışarak tabağıma füme hindi almaya başladım... | |
| | | Marcelline K. Nadine Yönetici Tılsım Profesörü Ravenclaw Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 25/01/11 Yaş : 47 Nerden : Finlandiya İş/Hobiler : Tılsım Profesörü
Karakter Sayfası Para: (1000/1000) Karakter Özellikleri: Teatral Rp Yaşı: 28
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Çarş. Şub. 26, 2014 9:49 pm | |
| Ve yeni bir okul dönemi. Marcelline, ne kadar gürültülü ortamlardan, gereksiz cıvıl cıvıl yerlerden hoşlanmıyor olsa bile, Büyük Salondaki şölen ayrı bir şeydi. Onu geçmişine gönderiyordu, hayatının büyük kısmını geçirdiği zamanlara... Aynı zamanda son iki senesini dolu dolu adamaya çalıştığı yere. Bir miktarda ona yardımcı olan yere, Esrar Dairesinden çıkıp gelmişti ama, Hogwartsın ortamı, kütüphanesi gibi bir yer yoktu.
Henüz öğrenciler gölü aşarken, üstüne cübbesini hızlı hızlı geçirmiş ve saçlarını salıp doğruca Büyük Salona yollanmıştı. İçinde kelimelere dökemediği bir duygu vardı, heyecan, sevinç, bir yandan hüzün ama daha çok merak dolu.
Büyük Salona vardığında ilk önce kapıda durup içeriye göz attı, her yer ev cini doluydu, bağırışıyorlar, birbirlerine çarpıp düşüyorlar, ama yine de mükemmel bir iş çıkarıyorlar. Hiç değişmiyordu sanki. Gözlerini masalarda gezdirirken, yavaş adımlarla kendisine ayrılan yere doğru ilerlemeye başladı. Cücelerin arasında onlara çarpmadan geçmek zordu, yine de imkansız değildi. Çok kalmamıştı oturacağı yere, sanırsa Müdüre en yakın sandalyelerden birine. Yeni Bina Sorumlusu olmuştu ve heyecanlı sayılırdı, yine de nedense, bu işi kaldırabileceğini söylüyordu. Ağır, kitaplarla dolu ve güzel yıllar adamıştı binaya, şimdi ise, eh, geri dönüyordu işte her şey.
Sırayla yerlerine yerleşmiş profesörlere selamlarını verdi, sevimli Bitkibilim Profesörü birbirlerine gös kırptıktan sonra da müdüre döndü ve hafifçe eğilerek selamlarını iletti. Hemen arkasından ayaklarını yerde tutmaya özen göstererek Ravenclaw Bina Sorumlusunun yerine doğru ilerlerdi, Slytherin Bina Sorumlusunun yanına. Ve en yakın arkadaşının yanına oturmadan önce kulağına eğildi.
- Mademoiselle Petrasova bugün nasıllar?
Arkasından kıkırdayarak yanına oturdu ve ona dönüp göz kırptı. Sanırım o gün, herhangi birinin o zamana kadar görebileceği en heyecanlı halindeydi. Merak resmen beynini kasıp kavuruyor, öğrencileri görmek içinse sabırsızlanıyordu.
Merak neden mi? Geçen sene ayrılan Müdür Yardımcısının boş koltuğu yüzünden. Hala boştu ve doldurulmuş olduğundan emindi, ama neden burada değildi? | |
| | | Hestia Petrasova Yönetici İksir Profesörü Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 244 Kayıt tarihi : 11/01/11 Nerden : Ukrayna İş/Hobiler : Iksir Ogretmeni Lakap : Iksirci
Karakter Sayfası Para: (600/1000) Karakter Özellikleri: Rp Yaşı:
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Çarş. Şub. 26, 2014 11:31 pm | |
| Dışarıda hava aslında tam sevdiğim halindeydi. Sihirli tavanın her sene olduğu gibi sahte mutluluğa büründürülmesi, açıkçası bende hafif bir melankoliye sebep olmuştu. Ah, çok fazla gürültü var... Kafamı yavaşça aşağı çevirdim. İşte geliyordu.
-Neden bu kadar gürültülü olmak zorunda ki?
Yanıma otururken hatrımı sorma nezaketi gösteren dostuma hafifçe gülümsedim. Ev cinleri yavaşça azalıp yerlerini öğrencilere bırakırken, Marcy ile sohbet etmek sıkıntımı gidermişti. Saçlarını dağınık bırakmıştı, bense onu aksine sıkı bir şekilde tepemde at kuyruğu yapmıştım. Zaman zaman öğrencilere dönüp bakarken tepemde sallanıyordu. Seçmen şapka törenini bitirmeye yaklaşmasına rağmen, yeni müdür yardımcısı koltuğunun hala boş olması ikimizin de dikkatini çekmiş olmalıydı ki gözlerimiz sık sık koltuğa kayıyordu.
-Mrs. Chandell kocası tarafından aldatılınca onu tavuğa dönüştürüp horozlarla dolu bir kümese atmış. Ondan okuldan ayrıldı diyorlar.
Marcy'nin "Sahi mi?" demesine izin vermeden, hatta inanıp inanmadığını test etme ihtiyacı duymadan ekledim.
-Keşke öyle olsaydı di' mi? Geçen sene neydi öyle, bir an tekrar sihir bakanlığında çalışıyoruz zannettim. Bari bu sene biraz dedikodu çıksa!
Kafamı öğrencilere çevirip, birinci sınıfları kaşlarım havada seyretmeye koyuldum. Epey heyecanlı görünüyorlardı... Sahi, ben de bu kadar heyecanlı ve aptal görünüyor muydum o gün? Benim ilk günümde? İkizin ile ayrı binalara yerleştirilmenin pek hazzedilecek bir şey olmadığını düşünürsek, hayır. İç çekerek, kafamda eski zamanları düşünmeye odaklanmıştım ki Marcy tekrar birşeyler söyleyerek beni sohbetine çekti. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, belki beş, belki de elli dakika, kendimize gelmemiz salonda alkışların kopmasıyla oldu. Kafamı müdüre çevirdim, koltuğuna yavaşça oturuyordu. Adam biz sohbet ederken konuşmasını bitirmişti bile. "Yaptığımız ne büyük kabalıktı ama!" diye düşünerek alt dudağımı ısırdım ve Marcy'e masum masum baktım. Öğrencilerin büyük çoğunluğu önlerinde beliren yemeklere yumulduysa da bazıları belli bir noktaya kaçamak bakışlar atıyordu. Sahi, boş olması gereken yardımcı koltuğuna bakıyorlardı. Soluma doğru döndüm ancak oturan kişinin sadece sırtını görebiliyordum müdür yüzünden. Oturduğum yerde arkaya doğru gerindim. Başımdaki at kuyruğu hafiften aşağı sarkıyordu. Oturan kişinin Müdür'e birşey söylemek için kafasını sağına çevirmesiyle yüzünü daha net gördüm. Görmem, gözlerimin faltaşı gibi açılmış şekilde, beni geriye eğilmiş halde bir süre bıraktı. Müdürün yanında benim altı yıl önce kaçıp giden ikizim duruyordu! Marcy yemek yerken kolunu bana çarpınca pozisyonumu düzelttim ancak kendime geldiğim pek söylenemezdi.
O neden burdaydı ki? Neden birden bire geldi, ve ben onu öylece izlerken, neden bana bakma zahmetinde bulunmuyordu. Hala cılızdı, ama hafızamdaki son görüntüsünden kat be kat iyi görünüyordu. Sahi, sarılmak istiyorum ama. Ama herkesin içinde mi? Veya törenden sonra? Ya beni törenden sonra da görmek istemezse, yoksa ben de mi korktuğu kadınlardan biriydim artık? Yo yo yo, hayır canım! Kardeşiyim ben onun...
Kafamda binbir türlü düşüncenin dolaştığı, sık yaşadığım anlardan birindeydim. Bu sefer masaya doğru eğilip adama tekrar baktım, hala müdürle konuşuyordu ve beni kontrol etmek için ufak bir çaba sarfediyora benzemiyordu. Kaşlarım birbirine yaklaşmış şekilde, dik oturur durumda büyük salona bakıyor, ama bir şey görmüyordum. Aynı anda hem kızgın, hem de mutluydum. Hem özlemimi gidermek, hem de bir daha görmemek istiyordum. Marcy'e döndüm;
-Sence lavaboya gitsem, sonra da "İFRİT VAAR!" diye geri dönsem, tören erken biter mi?
| |
| | | Nathaniel Petrasova M.Yardimcisi B.D. Profesörü Gryffindor Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 164 Kayıt tarihi : 15/01/11 Nerden : Ukrayna İş/Hobiler : Biçim değiştirme profesörü Lakap : Nate
Karakter Sayfası Para: (600/1000) Karakter Özellikleri: Aşırı terbiyelidir. Samimi biri olmasına rağmen soğuk gözükür. Kadınlardan korkar ama ikiz kardeşiyle yatar. Arada bir sinir krizi geçirir. Rp Yaşı: 28
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Perş. Şub. 27, 2014 12:08 am | |
| Okul müdürü ile birlikte okula gelip eşyalarımı yerleştirmiştim. Okulun tamamı ise bu gün gelmişti ve tabi ki her zamanki tören olacaktı. Keşke gelmeselerdi demeden edememiştim. Bu bir kaç gündür okuldaki bazı koruma büyüleri ile uğraşırken Hestia'yı unutuvermiştim. Daha doğrusu tüm acılarımı unutmuş, kendimi çalışmaya vermiş bulunuyordum. Şimdi de tören zamanı gelip çatmış. Seneler önce bir şey demeden kaçtığım ikizimi saatler sonra görecektim. Belki geç gelmiş olabilirdi ve ya törene gelmememiş? Saçmalıyorum. Profesörler hep bu törene gelirdi. Belki de ben gitmemeliyim. Bu iyi bir fikir. Müdüre biraz kötü hissettiğimi ve ilaç alıp yattığımı söyleyebilirim. Böylece müdür yardımcısı olarak tüm törene tanıtılmak zorunda kalmam.
Giydiğim resmi cübbe oldukça siyahtı ve aynada iyice solgun gözüktüğümü fark ettim. Bu cübbeyi giymeye, dağınık saçlarımı düzeltmeye ve en azından yüzüne bakılır biri haline gelmeye çalışmıştım saatlerdir. Gerçekten bunca şeyi boşa mı yapmıştım? Bu halde yatağıma yatıp, tavana bakarak hayaller kurabilirim. Evet. Bence güzel bir fikir. Aynanın karşısından uzaklaşıp yatağımın kenarındaki ilaçlarımı aldım. Elime bir tane hap gelene kadar salladım ilaç şişesini. Sonra da ilacı içip içmemek arasında gidip gelerek baktım bu hapa. "Törenin başlamasına az kaldı profesör." diye bir kadın sesi gelene kadar elimdeki hapla bekledim. Bu ses ödümü koparmış ve beni iki adım geriye sıçratmıştı. Sesin nereden geldiğini anlamak için kafamı sağa sola çevirdim. Başım ağrımaya, ellerim titremeye başlamıştı. Korkudan hapı da yere düşürmüştüm. Sonunda sol tarafımdaki duvarda asılı olan portreyi gördüm. Siyah saçlı ve beyaz tenli bir kadın kıkırdıyordu tablodan. "Korkutmak istememiştim." "Şaka mı yapıyorsun? Git şuradan!" diye hırladım tabloya ve garip bir hızla koşup tabloyu ters çevirdim. Buraya geldiğimde de görmüştüm bu tabloyu ama dolaşmaya çıkmış olmalıydı. Bir kadın portresi olduğunu bilseydim onu dışarıya asardım. Lanet olsun! Hapımı da düşürdüğümü varsayarak kapıdan bir hışımla çıktım. Törene gitme kararımı da bu şekilde vermiş oldum.Yol boyunca o portredeki kadın beni takip edip resmi düz çevirmem için beni ikna etmeye çalıştı ama onu duymamazlıktan gelmeye çalıştım. Lanet kadın psikolojimi bozmaktan başka bir boka yaramıyor.
Biraz sonra büyük salonun kapısından giriyordum. Bana kalsa kapının önünde biraz dikilirdim ama kapısı açıktı. Bu yüzden bodoslama içeri daldım. Öğrencilere dikkat etmesem de müdür ile göz göze geldik ilk olarak. Kafamı hafiften eğerek özür diledim ondan. Geç kalmıştım, kafamın içinde olan biteni bilse, beni böyle bir duruma zorlamazdı eminim ama iyiliğimi istediğini biliyorum. Bu adama sonuna kadar sadığım ve onun için elimden geleni yapacağım. Sadece... Gözüm müdürün sol tarafına kaydığında ayaklarım titremeye başladı. Hestia... Yanındaki profesör ile konuşuyordu. Beni görmedi sanırım, hızlı olmalıyım ve görmemeli. İyice sıcak bastı ve adımlarımı hızlandırdım. Profesör masasının yanından dolaştım ve yerime geçip oturdum. Bazı profesörler beni selamlayıp el sıkıştı. Bir tarafımda müdür, bir tarafımda Hufflepuff bina sorumlusu oturuyordu. Bana sorarsanız kardeş binamız derim. Bu yüzden elimden geldikçe daha az soğuk gözükmeye çalışarak yüzüme bir gülümseme vermeye çalıştım. "Memnun oldum." Yerime geçtiğimde müdür öğrencileri susturmuş ve klasik konuşmasını yapmaya başlamıştı. Kafamı çok hafif arkaya yatırıp Hestia'ya baktım. Kafasını Ravenclaw bina sorumlusu olduğunu düşündüğüm profesöre dönmüştü ve onunla konuşuyordu. Müdürün dediklerini duymadığından eminim. Bu benim için iyi.
Tabi ki okul müdürü konuşmasında beni tanıştırdı öğrencilere. Gryffindor bina sorumlusu olduğumu söylediğinde Gryffindor masasından sesler yükseldiğini fark ettim. Kalın bir sesti, erkeklerden geldiğini tahmin ediyorum. Araştırdığım kadarı ile eski müdür yardımcısı oldukça feminist bir kadınmış. Öğrenciler beni alkışlarken kibarlıktan ayağa kalkıp onlara da kafam ile selam verdim ama sanırım gülümsemeyi unuttum. Oldukça soğuk bir durum. Sonra da herkes yemeğe başladı elbette. Benim pek yemek yiyecek halim yoktu ama önümdeki tavukları kemirebilirdim sanırsam. Müdüre şöyle bir dönüp "Geç kaldığım için üzgünüm profesör, ayaklarım geri geri gitti. Bir portre olmasa ilaçlarımı almış uyuyor olurdum şuan." dedim sonra da iç çektim. Şuan sıcak bir yatakta olmak çok daha iyi olurdu. Her neyse Nathaniel bu gün sosyal çevreni düzeltme zamanı. Hestia'nın iki yanında oturduğunu unut ve diğer tarafa kulak kabart. Muhabbete katılmam gerekiyor. | |
| | | Hestia Petrasova Yönetici İksir Profesörü Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 244 Kayıt tarihi : 11/01/11 Nerden : Ukrayna İş/Hobiler : Iksir Ogretmeni Lakap : Iksirci
Karakter Sayfası Para: (600/1000) Karakter Özellikleri: Rp Yaşı:
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Perş. Şub. 27, 2014 1:12 am | |
| Bir ifrit olsun veya olmasın, bir şekilde bu töreni erken bitirmeliydim. Rahatsız bir şekilde at kuyruğumla oynadım ve düşündüm. Kardeşimin uzun zaman sonra ortaya tekrar çıkıp, benimle değil de kafayı yemiş çatlak müdürle konuşması, bi de üstüne üstlük bundan pek keyif alıyor gözükmesi... Ahh, ne dayanılmaz! Az önceki ifrit fikrinde belki ciddi değildim, ama ne de olsa bir dediği diğerini tutmayan bir insanım ben! Herkesin, benim iksirlerden başka bir haltı beceremediğimi bildiğini düşünürsek de, planın pek absürd yanı kalmamış oluyor.
Dışarı çık, on dakika oyalan ve hatta kendine hırpalanmış görüntüsü ver. Geri dön ve bağır!
Marcy beni görünce umarım gurur duyar...
Son bir kez kardeşime baktım, sanırım bana baktığını görsem planımdan vazgeçecektim. Sonuç negatif, hala benimle ilgilenmiyordu, bu tören cidden erken bitirilmeyi hakediyor! Yerimde kalktım ve lavaboya gittiğimi belirterek hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Aslında hiç dönmesem de olurdu, böylelikle çocuklar da tatlı sırası gelmeden yatakhanelerine yollanmak zorunda kalmazdı. Ama zaten, kardeşimi görünce yeterince garip davranışlar sergilemiştim, dedikodu malzemesi ararken kendim malzeme olmamalıyım. Hem ben burada mutsuzken tatlılardan kime ne! Dışarı çıktım ve birinci kata yöneldim, cidden lavabolara varmıştım, hızımı alamamışım. Yerde duran temizlik kovalarından birine tekme attım, suların, pis lavabo zemininde yayılmasını izledım bir süre. Sol kolumun ucundan resmi cübbemi hafifçe yırttım, abartmaya gerek yok, galleon yaratacak bir büyü henüz keşfedilmedi sonuçta. Acaba ifriti görüp boğuşup kaçacak kadar süre geçmiş miydi? Bilmiyorum. Umrumda da değil, tekrar hızlı adımlarla büyük salona yöneldim. Kapıyı koridoru döndüğümde görünce koşmaya başladım. Planı düşünmekten ziyade doğaçlama gidecektim, düşünmem çuvallamama sebep olabilirdi. Gir ve bağır be kadın!
Koridorlar ne kadar loş ve sakindiyse, salon tamamen zıttıydı. Koşarak girişim, ışığın gözlerimi rahatsız etmesine sebep oldu, sağ elimi bir an için gözlerime siper ettim, salonun ortasına geldiğimde ellerimi dizlerime koyup abartılı şekilde öne eğildim. Kesik kesik bağırdım;
-BİRİNCİ KATTAKİ LAVABODA VAMPİR, HAYIR İFRİT VAR!! VAMPİRİFRİT, BİRİNCİ KATTA!!
Zaten ifrit dememle öğrenciler çil yavrusu gibi dağılmıştı, yanımdan geçen çocuklardan birine doğru kendimi dramatik bir şekilde yığdım, sanırım son sınıf öğrencisiydi çünkü bayağı uzun boyluydu. Çocuğa yaslana yaslana kendimi en yakın sandalyeye zorla götürttüm. Elimi savurarak gitmesini emrettim. Oturduğum sandalyede öne eğilerek ellerimi yüzüme kapattım, tekrar düşünmeye başladım.
Biraz daha sabır. Lütfen. Hepsi birazdan dağılacak, öğretmenler de ne olduğunu tarif edemediğim şeyin derdine düşecekler. On beş dakikaya salonda yalnız ben kalacağım. Evet.
Öğrencilerin uğultusu gitgide boğuk gelmeye başladı, aklımda kısa süre sonra kavuşacağım sakin odam, ve bir şarkı... Bekledim. Will You RememberRp out: şimdi cadı hatuna cranberries ne alaka? Bilmiyorum. | |
| | | Nathaniel Petrasova M.Yardimcisi B.D. Profesörü Gryffindor Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 164 Kayıt tarihi : 15/01/11 Nerden : Ukrayna İş/Hobiler : Biçim değiştirme profesörü Lakap : Nate
Karakter Sayfası Para: (600/1000) Karakter Özellikleri: Aşırı terbiyelidir. Samimi biri olmasına rağmen soğuk gözükür. Kadınlardan korkar ama ikiz kardeşiyle yatar. Arada bir sinir krizi geçirir. Rp Yaşı: 28
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Perş. Şub. 27, 2014 2:00 am | |
| "Yok efendim, hiç Polonya'da bulunmadım." Nasıl uyum sağlaya bildiğimi unutmuşum. Sanırım doğuştan bir uyum yeteneğim var ama kendime güvenim yok ya da asla bu yeteneği göremedim. Profesörlerin bana kanı kaynamış gibiydi ve bu yüzden mutluydum. Hufflepuff bina sorumlusu bana dönüp "Ah, artık bir tane daha profesör Petrasova'mız var." diyerek güldü. Ben de gülümsedim hafiften. Aslında korkuyordum. Hestia hakkında bir soru sormasından. Çünkü... Bu konu hakkında konuşmaya cesaretim var mı bilmiyorum. Sessiz kalırsam gerçekten rahatsız bir ortam olacak. "Gryffindor sorumlusu, müdür yardımcısı ve biçim değiştirme profesörlüğü. Başınıza dert almışsınız." diye devam edince cümlesi bu sefer içimden gelerek bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Konuyu değiştirmişti. Güvendeydim. Kafamı salladım onaylayarak. "Gerçekten öyle, herhalde ilerleyen zamanlarda beni darmadağınık görebilirsiniz." Vay canına espri falan yapıyorum. Bunlar gelişme değil de nedir?
Sohbet biraz daha devam etti. Müdür bu konularda bana güvendiğini falan söyledi. Onu yüz üstü bırakmayacağım. Uzun lafın kısası, iyi uyum sağladım ve korktuğumdan daha iyi geçti bu yemek süreci. Hatta düşündüğümden biraz daha fazla tavuk yiyebildim. Ben sohbete dalmışken Hestia'nın kalktığını görmemişim. dönüp baktığımda sandalyesi boştu. Bu yüzden salonu aradı gözlerim ve kapıdan çıkarken gördüm onu. Acaba bir şeyi mi vardı? Onu rahatsız etmek istememiştim. Eğer öyleyse ne yapmalıyım? Varlığımdan rahatsız oluyorsa, karşısına çıkmamaya özen göstermeliyim. Fakat yüzümdeki gülümseme mutsuzluğa dönüşmemeli. Eğer dönüşürse, profesörler soru sormaya başlarlar ve bunu çekemem. Bu yüzden belki de Ravenclaw'lı profesörle konuşmalıyım. Hayır şimdi değil... Belki daha sonra. Hestia'nın çıktığını gördükten sonra kafamı müdüre çevirdim. O da fark etmiş olmalıydı. Fısıldayarak "Ona zaman vermelisin." dedi. Ben de yüzümü buruşturup kafamı salladım. Hayatım boyunca ikizime bu kadar uzak hissetmemiştim kendimi. Aramızda bunca mesafe varken bile o kadar uzak değildik. Şimdi dip dibeydik ama çok uzaktık.
Bir süre sessiz kaldım. İnsanları dinlemeye çalıştım. Zaten önceki sohbet dediğim zamanlarda da dinleyici pozisyonunda olduğumdan kimse garipsemedi. En fazla enerjimi tüm seneye vereceğimden falan bahsedip gülüştük. İşte sonra Hestia tekrar göründü. Onu kapıdan gelirken görmedim hatta ciyaklamasa bu karmaşada sesini bile duymazdım. İlk olarak yeri söyledi. 1. kattaki lavabo. Sonra da vampir olduğunu, hatta vampir değil ifrit olduğunu söyledi. İfrit ile vampir tamamen farklı yaratıklar bildiğim kadarı ile. Hestia devam etti. Vampirifrit dedi. Elimi kaldırıp "facepalm" yaptım bu rezaletine ama yanımdaki profesörlerden biri "Vampirifrit mi? Lanet olsun nasıl içeri girmiş! Çok tehlikeli bir varlıktır!" dediğinde herkes cereyana geldi ve çığlık çığlığa bağrışmalar başladı. Tipik Hestia gene yaptı yapacağını. Onun bir koltukta baygınlık geçirdiğini görünce gözlerimi devirdim. Ardından müdüre bakarak "Geç bile kaldı." diye gülümsedim ve ayağa kalktım. Müdür insanları sakinleştirirken. Masanın etrafından dolaşarak Gryffindor masasının yanına gittim. Sonra çok ciddi bir ses tonu ile "Gryffindor sınıf başkanları, herkesi yatakhaneye götürdükten sonra 1. katta benimle buluşun. Herkes bir arada kalsın." dedim bunlara. Biraz heyecanlansın bebeler. Sonra da hızlı bir şekilde cübbemden asamı çıkardım. Sanki Vampirifrit ile dövüşecekmişim gibi. Koşar adımlarla kapıdan çıktım ve 1. kattaki lavaboya doğru yol aldım. Belki de Hestia özel bir konuşma yapmak istiyordur? | |
| | | Park Chae Rin Hufflepuff 5. Sınıf
Mesaj Sayısı : 5 Kayıt tarihi : 25/02/14
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Cuma Şub. 28, 2014 1:02 pm | |
| Döne döne büyük salona attı genç kız. Bugün büyük gündü! Aşırı heyecanlıydı, bu biraz midesini bulandırıyordu, bunu dört senedir yaşıyordu fakat hala heyecanını bastırmaya getiremiyordu kendini, hala! Bayılacak gibi oluyordu ama bu sadece heyecandan değildi. Okula geleli bir hafta olmuştu, annesinden rica etmişti yaz tatilinin son haftasını burada geçirebilmek için, izini kapar kapmaz ise gelmişti. Fakat geldiği gece, güzel derin bir uykudan sonra iğrenç bir şekilde uyanmış, burnu akıyor, düzenli olarak hapşuruyor ve her yeri ağrıyor olarak bulmuştu kendini. O yüzden son bir haftadırda kendi yatağı ve revir yatağı arasında gidip gelmişti sürekli, hiç bir şey yapamamıştı. Bu sabah ise hem revirden son ilaçlarını almış hemde sonunda üstüne düzgün bir şeyler geçirmişti, daha doğrusu öyle düşünmüştü. Hala üstünde bir tür şapşallık vardı ve kırgınlık vardı, ama ilk geldiği güne çok çok daha iyi olduğu bir gerçekti.
Salonun devasa kapısında durup hüzünlü bir iç çekti. Burayı bırakmak istemiyordu, ama buradaki senelerin yarınsından fazlasını geçirmişti çoktan. 5. Sınıf olmuştu ve her şey o kadar hızlı geçmişti ki! Belki burada kalır müzik, iksir ya da bitkibilim dersi verirdi, ya da... Şifacı olurdu. Bunu yüksek sesle söylemediğinden emin olmak için hızlı hızlı etrafına baktı, ve takılıp düşmemeye dikkat etmek için yavaş ve insani adımlarla Hufflepuff sırasına doğru yürüdü. "Bugün çok güzel olacak." Diye düşündü ve arkasından insani olduğu tartışılır bir şekilde hapşurdu.
- İğrenç görünüyorsun.
Masaya yaklaştığında duyduğu tanıdık sese doğru döndü.
- MATHILDA!
Vee, kızın üstüne atladı. Hayır, gerçekten atladı. Oturduğu yerden neredeyse düşen kız, tepesinen binen hastalıklı kızıl saçı atmak için elinden geleni yapmaya çalışsa da, uzun süre bir şey yapamadı.
- Mathilda gelmişsin! - Geldim tabi kızıl kafa. Yoksa boş kafa mı deseydim, bu halin ne Helga aşkına?
Geri çekilen Chae, hafifçe burnunu çekti.
- Bir haftadır hastayım Hilda. - Belli.
Dedi ve sonunda Hilda üstündeki kızı atıp, yanına oturtabildi. Sessizce arkadaşının üstünü düzeltmeye başlamıştı. Saçlarını düzeltti, ters giydiği cübbesini çıkarmasını emretti ve eteğinin pilelerini elden geçirdi. En son gözlerini silip, saçlarını hafifçe örerken, sessizce bekleyen kız Chae konuşmaya başladı. Sanki bunu sık sık yapıyormuş gibi bir halleri vardı.
- Revirde çok dedikodu duydum. - Hmm? - Müdür Yardımcısı okuldan ayrılmış. - Evet. - Bugün yenisi geliyormuş. Bir de Serenade yarın seni görmek istediğini söyledi. - Bunu daha fazla saklayamazsın Chae. - Neyi? - Şifacı olmak istediğini şapşal. - Ama şarkı söylemeyi seviyorum!
Dedi ve kafasını masaya koydu. Daha doğrusu çarptı. Amacı sadece koymaktı, ama kafasını öyle sert çarptı ki, masanın büyük bir kısmı sarsıldı. Karşı çaprazda oturan oğlan "HEY!" diye bağırmasına kalmadan, Chae kafasının tutarak geri kalktı.
- Canım yandı... - Salaksın biliyorsun değil mi?
...
Arkasından geçen muhabbetler ve kıkırdaşmaların üstünden yaklaşık yarım saat geçmişti ki, en yeni öğrenciler akın akın içeri girmeye, masaların hepsi tıklım tıkış dolmaya başlamıştı. Ortam gittikçe kalabalıklaşıyor ve ses yüksek düzeyde artıyordu. Bağırışmalarda başladığında, artık zaman gelmişti. Profesörlerinde yerini aldığından emin olan Müdür (Hala eyni Yardımcı ortalarda yok gibiydi) ayağa kalkıp o komik konuşmalarından birini yapmaya başladı ve sessizlik aniden çöktü.
-Sevgili öğrenciler! Yepyeni bir ders yılı, umarım hepiniz için güzel bir yıl olur! Kısa tutacağım, yeni profesörümüzü tanıtmama izin verin. Nathaniel Petrasova bu seneden itibaren Biçim Değiştirme derslerinde bizimle olacak. Eski müdür yardımcımız ve Gyrffindor Başkanı'mız artık bizimle olmadığı içni kendisi bu görevleri de üstlenecek!
Sessizlik, konuşmanın bitiminden sonra yerini hararetli fısıldaşmalara bırakmıştı.
- Petrasova mı? Bu İksircinin soyadı değil mi? - Öyle. - Babası ya da kardeşi falan mı?
diye sessice fısıldaşırken Mathildayda, aniden kıza döndü, gözlerini fal taşı gibi açmıştı.
- YOKSA ÇOK KÜÇÜKKEN DOĞURDUĞU Bİ ÇOCU- - Saçmalama gerizekalı.
Dedi Hilda ve eliyle kızın ağzını kapattı. Eh, her şey birazdan belli olacaktı zaten. Yeni Biçim Değiştirme Profesörü, ya da bir ton yeni ismi olan adam, uzunca boylu, siyah saçlı, solgun görünümlü biriydi. Eh evet, Profesör Hestianın çocuğu gibi durmuyordu ama babası olmadığı da belliydi. Buna şimdilik daha fazla kafa yormamaya karar verdi, nasıl olsa her şey öğrenilecekti yakında, revir inanılmaz dedikoducu insanlarla dolu olurdu her zaman.
-Her sene hatırlattığım gibi, yasak ormana hiç bir şekilde yaklaşmamanız önemle rica olunur! Akşam dokuzdan sonra koridorlarda görülenler mazeretsiz cezaya kalır. Kehanet Kulesi civarlarında fazla gürültü yapmamanızı rica ediyorum. Artık tek bir kelimem var; YUMULUN!
Yemeklere gömülen öğrenciler, her seneki şeyi yaşıyordu. Geçen sene heyecandan ve meraktan kusanların sayısı rekora ulaşmıştı, bu sene ne olacaktı acaba? Henüz binası seçilmeyenler yerlerinde duramıyorlardı, açlık geberiyor olmasalar muhtemelen yemeklerini yemek bile akıllarına gelmeyecekti. Eh, aynı şeyi zamanında kendisi de yaşamıştı. Yemeğine yumulanlardan değildi, hastalığın etkisi olsa gerek pek iştahı yoktu, bu yüzden sağına soluna bakıp insanlara laf atıyordu. Göz ucuyla uzun salonda İksircinin dışarı çıktığını gördü, o çıkana kadar takip etti, fakat sesini çıkarmadan yemeğini yemeye devam etti.
Yaklaşık on dakika sonra olacakları bilseydi, belki bu kadar sessiz kalmazdı, ne bilsin. İksirci, hızlı adımlarla içeri daldı, yüzünden dehşet akıyordu.
-BİRİNCİ KATTAKİ LAVABODA VAMPİR, HAYIR İFRİT VAR!! VAMPİRİFRİT, BİRİNCİ KATTA!!
Bir anlığına bütün salon donakaldı. Kızın teki çığlık atana kadar, absürd sessizlik sürdü ve çığlıkla bi anda bütün salon ayaklandı. Profesörler panikleyen öğrencileri sakinleştirmek için başlarına üşüşmüş ve her binanın başına sorumlular yollanmıştı. Bina sorumluları olan sevimli bayan, incecik sesiyle resmen çığlıklara katkı sağladı.
- Herkes Yatakhanelerine! Geçen seneki Başkanlar, biriniz en öne biriniz en arkaya, iki dakika içinde size merdivenlerin orada katılacağım, merak etmeyin.
Bu kadını seviyordu ama şu an bunu düşünecek vakit yoktu. Karmaşa midesini iyice altüst etmişti, yılın en güzel günlerinden biri rezil olmuştu, şu an sadece oturup ağlamak istiyordu. Bunu bir tek o düşünüyordu sanki, tek paniklemeyen o var gibiydi. Devasa Hufflepuff topluluğunu arasına katıldıktan sonra, Gryffindor ekürisinin arkasından sıkış tepiş yatakhanelerine doğru yola koyuldular.
O değilde, vampir ifritler var mıydı? Onu bırak, vampir ya da ifrit, Hogwartsa nasıl girmiş olabilirdi ki? | |
| | | Iris Maisie Cerys Slytherin 1. Sınıf
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 25/02/14
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Cuma Şub. 28, 2014 1:46 pm | |
| İşte buradaydım. Saçlarımı her zamanki gibi topuz yapmış, siyah cübbemin içine okul kıyafetimi giymiş bir şekilde. Heyecanlı sayılırdım ama öyle heyecandan duramayan kıpır kıpır salaklar gibi de değildim. Kardeşime benzeyen bir kaç çocuk gördüm ve ne yalan söyleyeyim, hepsinin ağzına eldivenimle geçiresim geldi.
Bunların hepsi, gölden geçtikten sonra, büyük salonun girişinde oluyordu tabi. Göl üstündeki loş ışıklarda insanları analiz etmeye çalışacak bir çaba harcamadım hepsini görüyordum işte. Bir kaç tanesi dışında hepsi de salak duruyordu ne yalan söyleyeyim. Ama aralarında en iğrençleri yanımdan ayrılmayan ikiliydi, arkadaşlardı ve treni onlarla paylaşmıştım, tam anlamıyla aptaldılar, zaten birisi obez sayılırdı, kaç bedendi, 11 yaşında 40 falan mı? İnsan azıcık dikkat eder yahu. Her neyse, dediğim gibi, büyük salona girdiğimizde tek yaptığım dediklerini dinliyormuşum gibi kafa ksallayıp etrafı süzmek oldu. Ne yalan söyleyeyim, ortam çok güzeldi, mumlar, dışarıdaki kasvetli havanın aksine hava güzelmiş izlemini veren tavan. Bizi yönlendiren büyük biri, henüz binaları belli olmamış öğrencileri boş uzun bir masaya oturdu. Çok gürültü vardı, rahatsız değildim ama her an olabilirdim. İnsanlar azıcık az tepki gösterir, azıcık saygılı olur, büyük sınıflardan o kadar bağıran çağıran vardı ki. En sinir bozucuları da arkadaşlarını görünce çığlık atan kızlardı. İğrenç.
Önümüzde tabaklar ve bir miktar yemek vardı fakat henüz yemememiz gerektiği çok ama çok belliydi. Yine de trende tanıştığım yanıma çöken obez, ortadaki yemeğe saldırınca, kendimi tutamadım. Eline öyle hızlı vurdum ki, kız irkildi ve şaşkın gözlerle bana baktı.
- Onlar sonra yemek için, daha Müdür konuşmasını yapmadı.
Dedim ve içimden salak diye geçirdim. Her prosedürü biliyordum, annem örğetmişti. Önce müdür konuşmasını yapar, sonra yemekler ve tatlılar yenir, ardından binalar seçilir. Ben gideceğim yerden neredeyse emin olduğum için, o kadar heyecanlı değildi. Beni o bağırıp çağıran Gryffindorlu ya da Hufflepuff lı gerzeklerin yanına koymaya kalkan herhangi bir şapkayı orada yırtabilirdim sanırım.
Çok geçmeden, Müdür ayaklandı ve konuşmasını yaptı. Geçen senelerde yardımcılık yapmış olan kişinin gittiğini yerine yeni biri geldiğini söyledi ve adamı tanıttı, Nathaniel Petrasova. Değişik bir ismi vardı, her iddasına girerim İngiliz ya da Alman değildi. Alman olmadığını biliyordum küçük uzaktan kuzenlerimin bir kısmı Alman kökenliydi, biri dışında diğerlerinin pek sağlam kafaları olduğunu söyleyemem. Müdür konuşmasını "YUMULUN" diye bitirdiğinde okulda büyük olan kesimden sevmediğim biri daha ortaya çıktı. Müdürsün sen, azıcık az kaba olmalısın bence. Prosedür aynıdıydı ama müdürün hareketleri pek annemin anlattığı gibi değildi.
Yemeğimi inanılmaz bir asaletle yerken, bir anda içeriye bir kadın daldı ve heyecanla korku karışımıyla dolu bir sesle banyoda bir ifrit olduğunu söyleyince, salona bir anda karmaşa hakim oldu. Elimi sertçe masaya vurdum, tamam o kadar da heyecanlı değildim ama Ravenclaw mı Slytherin mi olacağımı bende merak ediyordum en nihayetinde ve bu kadın onu elimden almıştı. Umarım KSKS ya da İksir profesörü değildi, çünkü o dersleri seveceğimden neredeyse adım gibi emindim.
Tamam itiraf ediyorum, okulda bir ifrit olma ihtimali benide biraz korkutmuştu. Ama Hogwarts gibi en azından dörtte biri sakin ve elit dolu olmalıydı, onların bu işi halledeceğinden emindim. Yeter ki ben o iğrenç şeyi görmeyeyim. Karmaşa çok kötü olmadan, başımıza bir hayvan geldi ve bizi alıp bir yerlere götürmek için Büyük Salondan çıktık. Hayvan diyorum, çünkü yarısı hayvandı, Adı-Eskiden-Anılmayan aşkına, yarısı attı bu kadının. Onu sevip sevmediğime karar veremedim çünkü inanılmaz düzgün davranışları vardı ama.
Attı yani.
Neyse, salondan çıkarılıyoruz ve benim başım dönmeye başladı. Sanırım ifrit ya da vampir kelimesinden baya korkuyormuşum. | |
| | | Nephele Melanchaetes Bitkibilim Profesörü Sentor
Mesaj Sayısı : 8 Kayıt tarihi : 26/02/14
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Cuma Şub. 28, 2014 4:06 pm | |
| Nephele, Büyük Salona girerken, burada ilk senesinde olduğu gibi artık insanların neden her yeri rahatlatıcı çimenlerle doldurabilecekken parlak mermerler ile döşediklerini sorgulamayı bırakmıştı. Kendi sorunları olacaktı toynaklarının çıkardığı ses, muhtemelen o da büyük salona gelmeden insanlar onun geldiğini tahmin edebiliyordu. İçeri girdiğinde, onun için monotonlaşan şölen hakkında bir şey hissetmeden, sessizce yerine ilerledi. Henüz öyle dolu dolu değildi, öğrencilerin gölü daha yeni geçiyor olduklarını tahmin ediyordu. Hogwartsta kalan bir kaç öğrenci ve çalışanlar dışında, salon boştu. Tanıdığı bir kaç kişiye selam verdi, 4. senesi olmasına rağmen onu görünce korkan bir öğrenciye bile. Başta ondan korkmalarını garip karşılamıştı, dışa vurmadan, fakat artık alışmıştı. Yine ona bakıp fısıldaşan 1. sınıflar olacaktı, umardı ikinci seneki gibi bayılan olmazdı.
Ona ayrılmış özel yere geçti. Her profesörün kendine ait bir yeri vardı pek tabii ama onunki farklıydı. Anca yere oturduğu vakit bir şeyin üstünde gibi oturuyor gibi göründüğünden sandalyesi yoktu, onun yerine yerde yumuşak bir minder ve kollarını koyabilmesi için yine geçiçi olarak yere sabitlenmiş iki parça üstü minderli tahta parçası. İlk sene önüne normal yemek dışında bir miktar çimende koymak gibi bir hata yapmışlardı, o da onları yumuşak bir şekilde uyarmıştı. Çimleri sadece toynaklarının altında ezmek ve şifalı bitkiler için kullanıyorlardı çünkü. Bir daha böyle bir hataya düşmemişlerdi, zaten sonradan duyduğuna göre bunu ayarlayanda cinlerden biri olmuştu. Cini ayaklarına kapanmıştı ve onu ezebileceğini söylemişti utancından, ama Nephele eğilip onun kalkmasına yardım etmekten başka bir şey yapmamış ve özrünü kabul etmişti.
Yerine yerleştikten sonra yanına oturan sihir tarihi profesörü ile her zamanki gibi seviyeli bir sohbete dalmıştı. Bu okulda çok fazla anlaştığı kişi yoktu belki ama ona en doğal davranan sihir tarihi profesörüydü. Bazı insanlar ona sadece at, bazılarıysa sadece insanmış gibi davranıyordu başlarda, fakat bu hataya tek düşmeyen oydu. Hoş, o da burada bunun için bulunmuyor muydu zaten? Yanlış anlaşılmaları gidermeye.
Çok zaman geçmeden, içeriye öğrenciler dolmaya başladı. Herkes yerlerine geçtiğinde kimse daha onun sentor olduğunu farketmemişti, alt bedeni tamamen masanın arkasında kalıyordu çünkü "Sevgili öğrenciler! Yepyeni bir ders yılı, umarım hepiniz için güzel bir yıl olur! Kısa tutacağım, yeni profesörümüzü tanıtmama izin verin. Nathaniel Petrasova bu seneden itibaren Biçim Değiştirme derslerinde bizimle olacak. Eski müdür yardımcımız ve Gyrffindor Başkanı'mız artık bizimle olmadığı içni kendisi bu görevleri de üstlenecek!" Öğrencileri süzme seansı, Müdürün sözleri ile bölünmüştü. Komik dedikleri adamın yanında, salona yeni girdiğini farkettiği biri belirmişti. "Nathaniel Petrasova..." diye mırıldandı kendi kendine. Çok büyük değildi, çok küçük değildi. Belki müdür yardımcısı olmak için henüz küçüktü ama düşündüğünde, ona buradaki herkes küçük geliyordu. İnsanlar gerçekten hızlı yaşlanıyordu. Petrasovalar, tesadüf olamazdı, bu işte bir terslik olmalıydı. Genç adam müdürün yanına yerleşti ve sadece sağındaki solundakiyle konuşmaya devam etti, Bayan Petrasovanın yüzüne bile bakmadı. Sihir Tarihi profesörü olan arkadaşı ona başka bir konu hakkında konuşmaya başladığında, dikkati dağıldı ve kendini ona bıraktı. Bir yandan atıştırırken bir yandan gülüşüyorlardı. Kendini kaptırdığından olsa gerek, kız olan Petrasovanın dışarı çıktığını bile farketmemişti ki, içeri girip bağırmaya başladığında dağıldı dikkati. "BİRİNCİ KATTAKİ LAVABODA VAMPİR, HAYIR İFRİT VAR!! VAMPİRİFRİT, BİRİNCİ KATTA!!" Neredeyse ağzındakini çıkaracak duruma gelen Nephele bütün salonla beraber duraksadı. Hayır. Hogwartsın duvarları ve büyüsü, böyle bir durum için çok fazla güçlüydü. Öğrenciler gelmeden önce her yer aranmış ve temizlenmişti ne olur ne olmaz, öğrencilerin güvenliği içinse içeri yanlış bir şey girmemesine dikkat ediyorlardı. O an, Petrasovaların arasında gerçekten bir şeyler döndüğünü anladı, fakat çok geçti. Salon ayaklanmıştı, bağıranlar ve çığlık atanlar vardı, herkes ayaklanmış, profesörler öğrencileri toparlamaya başlamıştı. Sakinliğini koruyarak müdüre döndü ve göz göze gelene kadar birbirlerine baktılar. Müdür kafasıyla ona yeni gelen öğrencileri işaret etti. Tamam, şimdi sorun çıkabilirdi işte. Yeni gelen öğrencilerin başına bir sentor göndermek, daha büyük bir hengame çıkarabilirdi.
Nephele ayaklanıp dağılmanın eşiğindeki yeni öğrenci grubuna yaklaştı, bir kısmının zaten dikkatini çekmişti fakat kalanı için, gür bir ses tonu yakaladı. "YENİ ÖĞRENCİLER". Şimdi neredeyse hepsi ona bakıyordu ve üç tanesi bayılacak gibi duruyordu. En arkalarda kalan ve diğelerinin arasına sıvışmaya çalışan bir grup daha olduğunu görünce şaha kalktı ve inerken toynaklarını olabildiğince sert yere vurdu, mermer sonunda işe yaramıştı. "YENİ ÖĞRENCİLER DEDİM" Artık hepsinin dikkatini kendine çekmişti. "Başka grupların arasına girmek yok, dağılmayın ve benimle kalın, beni görmek yeterince kolay olmalı." Dedi ve toynaklarını ileri geir oynattı. "Benim sorumluluğum altındasınız, en son grup olarak salondan biz çıkacağız ve merak etmeyin, güvende olacaksınız." dedi ve son grup olarak Slytherinliler çıktıktan sonra, öğrenci topluluğunu yanına aldı ve salondan ayrıldılar. | |
| | | Ludmilla Florentin Gryffindor Hayaleti
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 25/02/14
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Cuma Şub. 28, 2014 10:41 pm | |
| Süzülüyordum... Son iki gündür Hogwartsın her yerinde süzülüyordum, cinler komik komik bağırıyorlar, sürekli takılıp düşüyorlar, şakalaşırken bir yerlerini yakıyorlardı. Müdür ayrı bir komikti, kendi büyülerini yazmaya çalışırken iki ya da üç kere kendini yaktığına şahit olmuştu. Revire bu kadar sık uğramasına şaşmamalı. Erken gelen gryffindorlularla muhabbet ediyordum, şakalaşıyorduk. Tabi bu komik olayların hiç birine gülmüyordum, ya da gülüyormuş gibi yapıyordum, en fazla kıkırdıyordum, çünkü hala tekrar nasıl tam olarak güleceğimi hatırlamıyordum. Ama bu burada olmaktan memnun olmadığım anlamına gelmiyordu, Hogwartsın hiç ölmeyeceğini biliyordum, bende o yüzden onunla ayakta kalmaya, savunulması gerekenleri savunmaya hazırdım. Tek iyi ki yapmışım dediğim şey sanırım Başkan olmak ve Ravenclaw başkanıyla çıkmak olmuştu, çünkü bunlar sayesinde görmem ve görmemem gereken Hogwartsın ıncık cıncık her yerini görmüştüm ve oralara gidebiliyordum, ne ala.
Bugün tekrar süzülüyordum ve sabah yine öğrencilerle yaptığım muhabbetler, kızların giyinmelerine yardım ve yorumlarımdan sonra büyük salona inmiştim. Hepsinden önce tabi, duvarlardan geçmenin bu kadar pratik olacağını kim bilirdi? Bi kaç kişiye bunu söylemeye karar verdiğimde, mumların arasındaydım, mumların hemen altında yatar pozisyona geçtim ve yukarıdan yeni öğencilerin gelişini izledim. Mumlara göz atan bir kaç tanesi dehşet dolu gözlerini bana gösterdiler, tanıdığım başka bir kaç öğrenci de beni görünce el salladılar. Havada bir kaç kere döndüm, aşağıya inmeye hazırlanmaya fakat asıl niye buraya çıktığımı sonradan hatırladım ve durdum. Yeni bina sorumlusu gelecekti, Gryffindor bina sorumlusu. Ben öldükten sonra gelen sorumluların hepsiyle iyi anlaşmıştım, hepsi şeker gibi büyücüler ve cadılardı, ve şimdi yenisine hazırdım. Bir kaç çikolatalı kurbağa fena gitmezdi aslında şu anda. Ama hayır, bunu bastırmam gerekiyordu. Sonra delirme noktasına geliyor, Nick bana bin türlü kızıyordu. Şakalaşarak, ama korkunç olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Komik müdürün konuşmasından hemen sonra girdi içeri yeni bina sorumlusu. Hiç eskilere benzemiyordu. Eskilerin hepsinin birbirine benzeyen bir tarafları vardı ama bu hiç ama hiç benzemiyordu. Solgun yüzlüydü, kısık sesliydi ve pek melül bakıyordu. Onu bir süre takip etmeye karar verdi görünmeden, gizli gizli onun aslında nasıl biri olduğunu merak ediyordu. Tabi ki özeline girmeyeye dikkat edicektim, o kadar iğrenç değilim.
Profesör konusundaki fikrimi kendi kendime onayladıktan sonra aşağıya indim ve yeni öğrencilerden benimle ilgilenmeye hazır gibi görünen bir kaçına kendimi tanıtmaya başladım. Bu her sene olurdu. Hep aynı sorular. Ama artık sıkılmıyordum. Zamanla zevk almayı öğrenmiştim, intihar edişimi kabullenmemde de yardımcı oluyordu.
- Ben Ludmilla. Ama bu eski ismim, bana bir süredir Prenses ya da Persinette diyorlar. ... - Saçın çok güzel ama neden kanlı? - Çünkü bileğimdeki kanlar saçımı boyadığında öyle kaldılar. ... - Sen nerenin hayaletisin? - Gryffindor, sevgili Nick bana fazla şefkat gösterdi, yaklaşık yirmi senedir Gryffindor hayaletiyim onun sayesinde. ...
Diyordum ya, klasik. Bunlar her sene şaşmayan sorulardı. Nadiren bir iki tane derin ve kasvetli sorular geliyordu, eskiden onlardan da kaçardım kabullenemediğimden, ama artık onları da cevaplıyordum. İsteyene tüm hikayemi anlatıyordum, merakla dinleyenlere. Bu sene de esmer bir öğrenci bana neden intihar ettiğim hakkında soru yöneltince anlatmaya kalktım ama büyük salonda başka bir şey dönmeye başlayınca durdum. İsminin Hesita, hayır dur, Hestia olduğunu hatırladığım yeni iksir profesörü bir hengame çıkartmıştı ve her şey karışmıştı. Yeni bina sorumlusu zaman kaybetmeden herkesi toparlamayı başarmıştı, vay be, bu adamda cevher vardı harbiden. Yeni öğrencilerin başına giden Nephele ise ağırlığını yine ortaya koymuştu.
Ben? Bende meraktan çatlamak üzereydim şu vampirifriti görmek için. 40 senedir buradayım ama hiç böyle bir şey yaşanmamıştı. Hogwartsın bir açığı komik olurdu gerçekten. Yine de, merakımı bastırdım ve panikleyen bir kaç Gryffindor öğrencisinin yanına uçtum çok hızlı bir şekilde, onları sakinleştirip, yeni bina sorumlusunun arkasına düştüm. Merdivenleri geçer geçmez lavabolara uçacaktım. | |
| | | Marcelline K. Nadine Yönetici Tılsım Profesörü Ravenclaw Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 25/01/11 Yaş : 47 Nerden : Finlandiya İş/Hobiler : Tılsım Profesörü
Karakter Sayfası Para: (1000/1000) Karakter Özellikleri: Teatral Rp Yaşı: 28
| Konu: Geri: Büyük Salon, Büyük Şölen. Cuma Şub. 28, 2014 11:17 pm | |
| Taş gibi kalmıştı genç kadın. Sadece yeni müdür yardımcısı diye tanıtılan, beyaz yüzlü koyu saçlı adama bakıyordu. Bir kaç saniye geçtikten sonra, Beyaz yüzlü ve koyu saçlı arkadaşına döndü. Bu hiç hiç hiç, hemde hiç iyi değildi çünkü Hestia, resmen başka biri tarafından dondurulmuş gibi duruyordu ve Marcelline bunun kim olduğunu çok iyi biliyordu. Bir süreliğine sadece adama baktı, Nate' di adı. Yavaş adımlarla müdürü takip etti ve... Oturdu. Sadece gidip oturdu ve insanlarla konuşup tanışmaya başladı. Sarışın kadın, uzun zamandır bu kadar hiddetli hissetmemişti kendini, gidip adama bir tane vurmak istiyordu. Ama bunun yerine, Hestiaya döndü, nasıl olduğuna bakmak için.
-Sence lavaboya gitsem, sonra da "İFRİT VAAR!" diye geri dönsem, tören erken biter mi?
Marcelline ağzını açtı, ama sesi çıkmamıştı. Tören muhtemelen erken biterdi, ama o şu an Hestiaya bunu değil daha mantıklı şeyler sıralamalıydı. Beyni bir anda dolup taşmıştı, Hestianın bir şey yapmaya kalkışacağından neredeyse emindi, çünkü bu kadın ne zaman olmaması gereken bir anda şaka yapmayı denesene, genellikle bu şakaların gerçekleşmesiyle sonlanırdı. Başka bir zaman olurdu ama yıldızlar aşkına, bugün değil. Bugün olması, felaket demekti. Büyük sınıfların çıkaracağı gürültü ve karmaşayı saymıyordu bile, yeni gelenlerin seçmen şapkaya gidememesi, panik, Hogwartsın genel itibarı bile vardı bu işin içinde. Kendini neler olacağına o kadar kaptırmıştı ki, Hestiaya bir şey söylemediğini farketti. Bir yere gitmemesini sağlamalıydı.
- Bak Hestia, bugün önemli bir gün, biliyorum bazı in- Hestia!
Bu saatten sonra yapabileceği hiç bir şey yoktu. Onu durdurabilmek için ya bağırması ya da sıkıca tutması gerekiyordu ki, ikisini de yapamazdı. Telaşlanmaya başlamıştı. Endişeli gözlerle salondan çıkan arkadaşını izledikten sonra hışımla müdüre döndü. Neler oluyor bakışından önce, ne yapacağız bakışını atması gerekirdi. Daha sonra gidip müdürle bizzat konuşmayı düşünüyordu. Onu azarlayamazdı pek tabii ama, nasıl böyle bir durumun içine düştüklerini gayet öğrenebilirdi. Müdür, Marcelline' nin çaresiz bakışlarına karşın "Akışına bırak" dediği bariz olan bir el hareketi yaptı masanın altından ve muhabbetine devam etti.
Solunda oturan aritmansi profesörü ile muhabbet etmek gibi bir isteği yoktu. İştahsız bir şekilde yemeğine eğildi, ama gözlerini bir türlü öğrencilerinin olduğu masadan ve kapıdan ayıramıyordu. Bir yandan kulağı müdür ve diğer profesörlerdeydi, müdürle yardımcı dışında kimsenin olaydan haberi olmadığına çok emindi, bugün dedikodu günü değildi çünkü, anı anlatma günüydü. Dedikodular yarına kalabilirdi. Ama Hestia bir hengame yaratırsa, belki dedikodularda bugün başlayacaktı.
-BİRİNCİ KATTAKİ LAVABODA VAMPİR, HAYIR İFRİT VAR!! VAMPİRİFRİT, BİRİNCİ KATTA!!
Elini hafifçe alnına çarptı. "Sadece ifrit deseydin daha iyiydi" diye düşündü ve ağlamaklı bir sesle Hogwartsın itibarı hakkında bir şeyler mırıldanırken ayaklandı. İlk ayağa kalkan oydu, çünkü herkes şu anda Vampirifrit fikrinin ne kadar korkunç olduğu ile donakalmıştı. Bir şey diyemezdi, mecburen ayak uyduracaktı, en iyi yaptığı şey. Muhtemelen şu an Hestia onunla gurur duyup duymadığını düşünüyordu, pek başarılı olduğunu söylemezdi ama istediğine ulaştığı için, belki de gurur duyabilirdi.
Kendini hızlı bir şekilde Ravenclaw masanın oraya atan kadın, minimum paniğe kapılmış öğrencilerini iki saniyeliğine süzdü. Bağıran ve ağlayan diğer binalara göre durumları çok daha iyiydi. Bir kaç tanesi ilgisiz bile duruyordu, gülünç denebilirdi. Boğazını temizleyip, bütün masaya sesini duyurdu.
- Bina Başkanları! Grubun en arkasına geçin, ben en önden yürüyeceğim, yatakhanelere gidiyoruz! Başkan adayı olmayı düşünenler grubun yanlarında kalsınlar lütfen, davranışları not edilecektir.
Evet, bu durumda bile, bunları söyleyebiliyordu. | |
| | | | Büyük Salon, Büyük Şölen. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |