1. Sınıf öğrencileri ile işi bittiğinde, yere oturup masasının arkasından teker teker çıkmalarınız izledi. Bir kaç güzel cevher vardı gibiydi, ilgiliydiler ve akıllıydılar, bir kaç tanesi ise bu ne diyip yetişkin bir adamotunu çekip kendini neredeyse öldürtebilecek kadar... Şimdilik dikkatsizdi diyelim. Bu onun işi değil miydi, hepsine öğretip, onları koruyacaktı.
Üst sınıfların gelmesine yaklaşık yarım saat vardı. Odasına gitmektense, serayı biraz daha düzene sokmaya karar verdi. Bubotuber saksılarını öne çekti, bir çok şeyi baya geri itti, oraya ne zaman koyduğunu hatırlamadığı boş bir saksıya ise bakakaldı. Boş saksıları sadece boş saksıların olduğu yere koyardı, bunun içine başka bir şey ekmiş olması gerekiyordu. Saksıyı eline aldı ve ne ektiğine bakmak için altına baktı. "Şeytan Kapanı." Ağzında onun neden burada olduğu hakkında bir şeyler geveledikten sonra masanın arkasına gitti ve masanın arkasına oturdu. Bir kaç dakika boyunca masanın karanlk köşesinde saksıyı bekletti ve saksının içinde tombul fakat küçük bitki kolcukları fırlamaya başladı. "Ah, baya büyümüşsün. Seni budamazsam burdaki bir kaç kişi ile kavga edebilirim." Dedi fısıldarcasına. Kapalı fanus-saksının içinde duran bitki, onu duymuşçasına sallanmış ve uyumak istermişçesine bir kaç kolunu uzatmıştı saksının içinde. Nephele üzgün olduğunu belirte bir kaç şey söyledikten sonra onu alıp arkasında bir yerlere koydu, güneş alır almaz fanustaki bitki geri toprağın içine dalmıştı. Henüz küçük olduğu için toprağa girebiliyorlardı kaçınmaya, ama büyüdükten sonra kendine başka bir şey bulması gerekecekti. O Şeytan Kapanıyla ilgilenirken, sınıf dolmuştu, ve vakit gelmişti. "Tünaydın genç insan çocukları, dönemin ilk dersine hoşgeldiniz. Sabahtan beri birincis sınıflarla uğraştığımdan çok beklemeden derse başlayacağım, bu güne has olarak dersinizi kısa tutabilirim, çünkü yetişmem gereken bir kaç şey var. Bugün Bubotuber'in ne olduğunu öğreneceğiz. Bildiğiniz gibi saksılar her sıranın bir arka rafında, gidin ve bundan birer tane alın. Dönerken bir de kendinize Ejder derisi eldivenlerden almayı unutmayın!" Dedi ve masasının üstünde duran saksıyı onların görebileceği bir şekilde kaldırdı. İçindeki bitki, yeşile kaçan sarı gibi duruyordu, ya da bir kaç öğrencinin dediği gibi, irin sarısı. Birazdan ona da gireceklerdi zaten. Herkes önüne saksıyı koyduğunda yavaş yavaş kendi ellerine geçirmeye başlamıştı eldivenlerini de, bir yandan da konuşmaya girdi."Bubotuber, aknelerden kurtulmanıza yarayan etkilere sahip bir bitkidir. Ama bu etkileri sadece seyreltilmiş pusu için geçerlidir, hala bazen ne olacağını tahmin edemiyoruz ama, seyreltilmemiş buharı teninize değdirirseniz, büyük ihtimalle iğrenç devasa yeni acnelere sahip olursunuz. Ya da şişliklere. Dediğim gibi, herkeste farklı etkiler gösteriyor, o yüzden eldivenlerinizi giymeyi unutmayın lütfen. Şimdi masalarınızın üstünde birer tane ince uçlu küçük şişe olması lazım. O şişeleri, Bubotuberin bu büyük, birazdan sıkacağınız şişliklerinden birine dayayın ve, şişliği yavaşça sıkın." Dedi ve herkes yapmadan önce kendisi bir tur gösterdi. Şişenin ucunu yerleştirebildiği kadar şişliğin üstüne yerleştirdi ve eldivenli eliyle şişliği sıktı. "Pof" diye patlayan şişliğin içinden çıkan gaz kütlesi, şişenin içine doldu ve yerleşti. Hemen arkasından, şişenin ağzını sıkıca kapattı."Evet, ne kadar çok toplarsanız o kadar güzel olur. Üstündeki her şişliği kullanabilirsiniz. Yeter ki dışarı kaçmamasına dikkat edin. Şişenin ağzını kapattıktan sonra önünüze dizin, birazdan aralarınızda gezeceğim.