3. Donem Iksir Dersi - Unutkanlik Yagi Yaralari Iyilestirir

Kurgu: Ogrenciler zindanlardaki sinifa giriyor, ama kazanlar ortada yok, Hestia da. Onun yerine ogrencilerin masaya gidip okumayi zahmet edemeyecegini dusundugu kucuk bir not yerine boydan boya kocaman bir afis asili.
"Herkes Revire!"
Ogrenciler revire giriyorlar, yer acilsin diye yataklar birlestirilmis ve iyice kenara cekilmis. Tek bir yatak haricinde, en kosede cam kenarinda bir yatakta, bacaklari kan icinde, cok kotu gorunen, 6 veya 7. sinif oldugu belli olan slytherin quidditch formalari icinde bir ogrenci var. Aci cekiyor olmasina ragmen yaninda oturan sifaciyla sohbet etmeye calisiyor. Hestia ise kucaginda cocuguyla baslarinda dikilmis yer yer onlara katilip guluyor. Ogrenciler girince herkese kazanlarinin basina gecmesini emrediyor.

-Evet veletler, bu sefer zarar gorup kurtulmasi gereken siz degil, binamin birtanecik arayicisi Mike. Mike'a merhaba diyin, kendisi 5. sinifa gidiyor! Gordugunuz gibi pek de dayanikli, cunku kendisi iksir dersimde kurban olarak sunma teklifimi kabul etti.
Donup ogrenciye bir goz kirptim.
-Okul sifacimiz da kabul etti! Simdi sizden, Unutkanlik Yagi yapmanizi isteyecegim. Ders sonunda, en begendigim yagi Mike'da kullanacagim ve Pazar gunku gezide sinirsiz kaymak birasi ve kazan pastasi ismarlayacagim, sectigi bir arkadasi ile!
Bir yandan revirde volta atiyor, kucagimdaki bebegimin saclarini oksuyordum. Zaman zaman ogrencileri comertce odullendirmenin onlari motive edecegini dusunurdum, ne de olsa iksir temel derslerden biri, buyuculugun onemli bir daliydi.
-Iksirin yapimi yine cok basit! O yuzden Mike'in sizin yuzunuzden cok fazla aci cekecegini dusunup stres yapmayin! Not kagitlarinizi cikarin ve yazin!

-Belladonna
-Cin kabagi suyu
-Fare kuyrugu
-Kazanlarinizdaki sivinin kaynamasini beklemeden belladonnalari icine atin ve saat yonunde 3 kez karistirin. Bundan sonra kaynamaya birakin. O kaynarken onunuzdeki kucuk cin kabaklarinin suyunu cikarmaya baslayin, kazanlarinizin yaninda birer bardak var, bardakla ezebilirsiniz! Kazaninizi kontrol etmeyi unutmayin, cunku rengi saydamlasacak, iste cikardiginiz bir bardaklik suyu, hemen ardindan da kuyrugu ekleyeceksiniz ve saat yonunde 2 kez karistiracaksiniz. 2-3 dakika icinde hafif saydam yesil bir renk alacaktir. Kokusu da fare kuyruguna ragmen cicek gibi kokmalidir!

İksir dersine giren Zamiel başta sınıfın boş olduğunu görüp şaşırmış fakat daha sonra devasa afişi görünce sınıfın taşındığını anlamış ve revirin yolunu tutmuştu. Yolda kendine kendine düşünerek zaten daha önceden 2 kere gittiği için artık yolunu hatırladığı revirin kapısına kadar sürüklemişti ayakları onu. . Daha sonra revire varıpta kapıyı açmadan önce kendi kendine şu lafları etti;

"Ne kadar enteresan dersler işleniyor bu aralar. ."

Revire girdiğinde biri dışında tüm yataklar kenara çekilmiş ve kazanlara yer açılmıştı, Orada da Slyther'in cübbeli biri yatıyordu zaten. Çok geçmeden Madam Hestia'da gerekli açıklamayı yapmış ve iksirin nasıl yapılacağına geçmişti. . Zamiel kolay görünen iksirin tarifini dikkatle dinlemişti ve işe koyulmaya hazırdı.

Önce Belladonna adındaki zerzavatları kazanın derinliklerine yolladı. Sonra dendiği gibi saat yönünde 3 kez karıştırdı. Sonra dendiği gibi kazan kaynamaktayken eline aldığı bir Cin(Çin?) Kabağını ezmeye koyuldu. . Bir yandan da arada gözleri kazana kayıyordu ki saydamlaşma anını kaçırmasın. Yeterince ezildiklerine karar verdiklerinde bardaktaki suya bir göz attı. O sırada kazanın sıvısı saydamlaşmış ve kuyruk ile suyu kabul etmeye hazır hale gelmişti.

Bardağı sıçratmadan kazana döküp hemen ardından kuyruğu içine attı ben 2 kez saat yönüne doğru karıştırdı. . Sonra kepçeyi bırakıp arkasına yaslandı ve kaynayıp Madam'ın bahsettiği çiçekli kokuyu verene kadar bekledi. O sırada zaten kazanın sıvısı hafif yoğunlaşmış ve saydam renginden biraz kurtulmuştu. .

İşinin bittiğine emin olduktan sonra bir şişe içine kepçe yardımıyla Unutkanlık Yağı'nı doldurup ağzını tıpaladı ve beklemeye koyuldu. . Sahidende Madam'ın dediği kadar kolay yapılabilecek bir iksirdi kendisi.

Revirde ders işlemek... Tamam, bu okula geldiğimden beri işler iyice karışmaya başlıyor. Öğretmenler garip ki, biz ne yapabiliriz? Bu yüzden elinde minnacık çocuğuyla ders anlatan profesör normalde gelmesi gerekenden daha az garip gelmişti gözüme. Bana kalsa yaralı öğrenci için hiç bir şey yapmazdım.(sadist değilim sadece yeterince iyi bir insan olduğumu düşünüyorum.) Tabi emirlere karşı gelmek yapacağım en son şeylerden. Örnek öğrenci kıvamında bir canlıyım ben. Seviyorum inek tiplememi. Bu yüzden kafamdaki eğlenceli dünyayı her derste olduğu gibi kazana yönlendirdim.

Belladonnaları direk kazanın içine atıp kazanı 3 kere karıştırdım ve cin kabaklarını elime alıp bardakla ezmeye koyuldum. Daha önce hiç böyle bir şey yapmayı denememiştim. Ezdikçe çıkan sıvıyı bardağın içine dolduruyor yeniden ezmeye devam ediyordum. En sonunda bir bardak cin kabağı suyu oluştu. Bende kaynayıp saydamlaşan sıvıya cin kabaklarından çıkardığım suyu döktüm ve hiç vakit kaybetmeden fare kuyruklarını da içine ekledim. Yine vakit kaybetmeden kazanın içindeki sıvıyı saat yönünde 2 kez karıştırdım.

Şimdi sıra beklemeye gelmişti. Nedense bugün ders çok hızlı geçiyormuş gibi geliyordu bana. Dersin zevkinden midir yoksa işin kolaylığından mıdır bilmem ama bu ders neredeyse bitmek üzereymiş gibiydi.

Saatime bakıp birkaç dakika geçtiğini gördüm ve kazanı izlemeye başladım. Profesörün söylediği gibi renk yeşilleşmeye başlamıştı ve burnuma güzel kokular geliyordu. Bu yüzden kazanı kaynamadan alıp sıvıyı şişeme doldurdum. Ders kesinlikle hıphızlı geçmişti.

"Bu kadar mıydı?" diye söylendim kendi kendime.

Bu kadın ÇATLAKTI. Gerçekten, Hestia' nın bina sorumlumuz olduğuna inanamıyorum. Hoş, düşününce, Mike' ta onun kadar çatlak olmalıydı çünkü çocuk gönüllü olmuştu demişti. Gönüllü olmadan olmuşsa da şaşırmam doğrusu. Neyse revire girdiğim karşılaştığım boşluk, daha önce girmeme rağmen biraz garip görünmüştü bana, yatakların bir yere yığılması falan. Şöyle bir etrafına bakınmıştı fakat çok konuştuğu bir insan görememiştim bir an, ya da gözünden kaçırmıştım. Profesöre çokta uzak olmayan boş bir kazan buldum kendime ve gidip hemen başına geçtim.Çantamı masanı bir kenarına attıktan sonra tahmin ettiğim oldu ve profesör söyleyeceklerimi yazın dedi, ben de bunun üstüne çantadan küçük bir not defteriyle tüy kalemini çıkarıp yazmamya çalıştım. Salak gibi mürekkebe bandırmaya unutarak hem de. Bunu farkeder farketmez çok hızlı bir şekilde elimi çantanın içinde tekrar attım ve mürekkep hokkasını çıkarıp dikkatlice ağzını açtım ve tüy kalemimi mürekkebe bandırıp yazmaya başladım.

- Bella ne?

Evet, ilk söylediğinde kalmıştım ve çok sinir bozucuydu. Arkasından Çin kabağı suyunu

- Çin kabağı suyu....

Ve fare kuyruğu...

- Ve fare kuy... öğk. Kuyruğu.

Tamam. Hepsini not almıştım. Devam edlim bakalım...

- Sıvı kaynamadan Belladonna ları... Ah demek belladonnaymış o, iyi birine sormak zorunda kalmadım.. 3 kere saat yönünde karıştır, kaynamay bırak. Sonra çin kabağı suyunu çıkar, sıvı rangi saydamlaştığında da suyu koy, arkasından da hemen fare kuyruğu, iki kez karıştır, saat yönünde biraz bekle, saydam yeşil... Mhmm ve çiçek kokusu. Tamamdır!

Dedim ve tüy kalemi hokkanın içine bırakıverdim. Etrafa birazcık mürekkep sıçramasına rağmen, bana gelmedikçe benim açımdan bir sorun yoktu. Bu sefer tek kolda kullanmak zorudnadeğildik, güzel. Notları da hemen malzemelerin ve kazanın yanına koydum ki, kolayca görebileyim. Sıvı kaynamadan çok hızlı bir şekilde Belladonna alıp bir tane, kazanın içine attım veatar atmaz tahta kaşığı alıp saat yönünde karıştırmaya başladım. Bir... İki... ve üç tamamdır. Arkasından çok hızlı bir şekilde masanın bir ucunda duran tasa ve bardağa uzandım, hemen arkasından da kazanın sağında duran çin kabaklarından bir tane alıp tasa koydum ve bardakla suyunu çıkarmaya başladım. Ara ara kazandan gelen sıcak hava dalgasından alnımda oluşan terleri elimin tersiyle siliyordum. Birinci kabağın suyunun tamamını neredeyse çıkarmama rağmen, bardağı dolduracak gibi durmadığından ikinci bir kabağa giriştim. Onu da hallettikten sonra tasta biriken suyu bardağa boşalttım ve kazanı konrtol ettim. Güzel, saydamdı, tam zamanında yapmışım. Biraz keyfim yerine gelmişti doğrusu. Suyu döktüm ve elimi fare kuyruklarına doğru uzattım.
Hayır. Bu olamazdı. O şeyi elleyemezdim ben. Neyseki bu sefer techizatlı gelmiştim, elimi cebime attım ve bir miktar peçete çıkarttım. Peçetlerle fare kuyruğunu tuttum ve kazana attım, güzel.

... DEĞİL. Yanlışlıkla peçetelerde kazana düşünce, doğal oalrak bir anda panikledim. Peçeteleri tutabileceğin bir şey aradım sağda solda ve çin kabağının artıklarının arasında kısa saplarını gördüm. Elimi çok hızlı bir şekilde artıklara daldırdım ve bulduğum ilk sapı çekip koparttım yerinde, hemen arkasında da elimi sıvıya değdirmemeye çalışarak tamaen ıslanmış fakat henüz dibe gitmemiş olan peçete parçalarını yakaladım sapla. Eh, iyi görünüyordu fakat, rengi biraz garipleşmişti. Çok hızlı bir şekilde tahta kaşığı elime aldım ve (eh, ben salaktım, niye tahta kaşığını kullamadım ki peçeteleri almak için?) sıvı daldırıp iki kez karıştırdım. Arkasından da kaşığı çıkarıp hala dönen sıvıya baktım, sıvı durulana kadar. Durulduktan sonra da kendimi sandalyeye attım. Bir süre otursam fena olmazdı herhalde. Ara ara kafamı yavaşça kaldırıp sıvıya bakıyordum hala saydam yeşil olmamıştı. Bir kaç dakika geçmiş olmalı ki sıvı yeşile dönmeye başladı ve hala dibini görebildiği bir yeşil olduğunda kazanın solundaki kepçeyi aldı ve masadaki minik boş şişelerden birine doldurdum. Ardından şişeyi kaldırıp içine baktım, rengi gayet iyi duruyordu. Arkasından kokusunu test etmek için tıpa takmadan önce kokladım. Eh, çiçek gibi kokuyordu ama, çok hafif bir kokusu vardı, acaba böyle mi olacaktı yoksa peçeteler yüzünden mi kokusu hafiflemişti. Her neyse, ben bilemezdim ya. Minik tıpalardan birini şişeye geçirip profesörün gelmesini beklemeye başladım, yerime oturup, bir yandan şişedeki garip sıvıyı izliyordum...

Uh? Bu ogretmen gecen ders kemiklerimizi calmisti! Anlattiklarini sakince dinledim, bitirdiginde Cereal Guy modunda birseyler geveledim ama, gevelemekten ibaretti, ne dedigimi ben de anlamiyordum. Karsimdakinin profesor oldugunu hatirlayinca bunye kendi kendine laflari yutmustu sanirim.
Belladonnalari firlatir gibi kazana attim, kazanla HICBIR sekilde temasta bulunmak istemiyordum. Karistiricinin ucundan ustunkoru tutarak baya yavasca 3 kez karistirdim. Kaynarken sinifa soyle bir goz gezdirdim, belki biriyle geyik yaparim diye ama, farkettigim sey herkesin cin kabaklariyla ugrasiyor olduguydu.
-OHA! BARDAK VERIN UNUTUYODUM SUYUNU CIKARMAYI!!
O sirada zaten kazanin yaninda duran bardagi farkettim ve kabaklari ufak parcalara ayirmadan, lak diye bardagi daldirdim. Kazanin icindeki fokurdamaya ve garip sesler cikarmaya baslamisti. Bardagim tam olarak dolmamisti ama, cikan ses o kadar rahatsiz ediciydi ki, bardakta olani da belladonnalara yaptigim gibi firlatir gibi kazana attim. Hatta nerdeyse bardagi dusurecektim icine!
Siritarak, bi yandan da parmaklarimla masaya vurarak etrafa bakinmaya tekrar basladim ki, parmaklarima tuylu birsey carpti, once gormezden geldim, ama sonra tekrar bakmak zorunda kaldim cunku, elime carpan sey fare kuyruguydu. 5 Saniye kadar kuyrukla bakistik. Ve isik hiziyla cebimdeki not kagidimi cikarip tekrar okudum.
-Immm.. Cin kabagi suyundan hemen sonra atin diyor, OF!
Kuyrugu hemen alip kazanin icine attim, ama bildiginiz ATTIM! "Bu ne izdirap be" dercesine bir atisti. Bir elimle kravatimi duzelterek derin bi nefes aldiktan sonra ellerimi belime koydum. Bu sefer de karistirmayi unutmustum. "Yeter ama" diye mirildanarak tekrar karistiriciyi alip iki kere saat yonunde karistirdim. Artik kaynamasini bekleyebilir, sinifi izleyebilirdim ama, gozlerimi kazana dikmistim, "bit de gidelim artik be iksir" diye mirildaniyordum. Kaynamaya basladiginda iksir once morumsu bir renk aldi, telaslandim. Sonra profesorun dedigi gibi saydam yesile donustu ama, kokusu, eksiydi... Hem de cok eksi! Koklayarak numune kabina koyuyordum ama, eksi koku gozlerimin yasarmasina sebep oldu ve birazini disari, parmaklarima akittim. Iksirin aktigi yerlerde kizarikliklar olusmustu. "Eheh.. Hala sicak ya ondandir canim..." diyip telasla baktigim numune kabini kapatip masaya koydum.
-Oh be!

Tüm takımdan ayrılıp derslere girmek kadar uyuz olduğum birşey yoktu. Çünkü takımdaki tek 4. sınıf öğrencisi bendim hatta en küçüklerinden biriydim ama kaptan olduğum için bana saygı duyuyorlardı. Ben zindanlara inene kadar herkes başka başka sınıflara dağılmıştı ve tek başıma en aşağı kata kadar indim ama büyük bir süprizle karşılaştım. Benim yaşlardaki kişiler kapının önüne dikilmişlerdi. Gözlerimi kısıp "Bu ne lan?" dediğimde bizim binadan bi kız dersin revirde işleneceğini söyledi. "Lan baştan söyleseymiş ya. Ravenclaw'lar ve Gryffindor'lar taa kuleden iniyolar buraya! Herkes Slytherin değil." diye isyan edip yanımdaki 6. sınıf Slytherin'e bi omuz attım. Sonra da revire doğru yol aldım tabi.

Revirde bir çok anım vardı. İlk maçımda anlımın ortasına Blugder yediğimde kafa tasım çatlamıştı. Neyse ki şifacı çatlakları hemen iyileştirirmiş ve içirdiği bir sıvı ile 1 haftada tekrar sahalara dönebilmiştim. 3 senedir revire girip çıkıyordum hep. Arada bir yaralanıp giriyordum, bazen de yaralı takım arkadaşlarıma ziyarete. Zaten Quidditch oynayan birinin kaderidir bu. Revire girdim herkesle birlikte ki ben biraz yapılı kalıyordum aralarında yataklar köşelere çekilmiş falan. Bizim 'Kasıntı' Petrasova'nın ikizi bizi bekliyormuş. "Hocam daha önceden söyleseydiniz kırk saat kulelerden zindanlara inmezdik, ha?" dedim yakınırcasına ve işte o anda yandaki yatakta kanlar içinde yatan, okulda en tırt olduğum adamlardan birini gördüm. Mike... Küfretmemek için kendimi zor tuttum. Çünkü şu kasıntının ikizi Mike'a "Ayh çok dayanıklıdır, ayh çok yiğittir." falan diyordu. Lan Slytherin adamın yiğit olduğu nerede görülmüş! Yiğitse gelseydi Gryffindor'a. Sinirlerim tepeme çıkmıştı. Bu sırada omzumda bir el hissettim. Dönüp baktım ki Charlotte. Her halde kızarmıştım sinirden ki bunu farketmişti. Profesörün duyamayacağı bir şekilde "S.kerim kaymak birasını! Düzgün hazırlayana takımı toplayıp dalarım yemin ederim!" diye hırladım. Diğer öğrenciler duymuştu herhalde bunu. Bebeği ile etrafta dolaşan 'Cırtlak' Petrasova'ya baktım. Slytherin profesörü olması ona daha da bir uyuz olmamı sağlamıştı. 'Kasıntı' ya daha önce olmayan bir sempatim oluştu. Bu kadını nasıl çekmiş lan diye. Yok Mike bizim yüzümüzden acı çekeceğini düşünecekmişiz... Çeksin lan! O herifle Quidditch'te yüz yüze gelen benim ama... Yenmek için her türlü g.tlüğü yapar bu Slytherin'ler.

Bu arada bir baktım ki Chuck getirip önüme kazan koymuş. "Düzgün yapmıycaz." dedim sert sert o da sevimli bir şekilde gülümsedi. Belladonnalar her neyse artık attım kazanın içine altını da yaktım. Yanda bardak varmış. Bardağı da attım içine. Cin kabağı mıdır nedir onu da elime aldım sonra Chuck'a "Zehirli midir bu?" dedim. "Değildir ama anladığım kadarı ile bu yağ yarayı uyuşturuyo. O zaman kafa yapar bence." diye cevapladı. Gülümseyip cebime attım. Hatta Chuck'ınkini de alıp cebime attım. Sonra etrafımda oturan başkalarınınkini de cebime attım. Kazana baktım. Sarı olmuştu. İçine kuyrukla beraber, kağıt mağıtta attım. Bu sırada Chuck da kazana tükürdü. İğrenerek suratına baktığımda da şebek şebek gülümsedi. Kuyruğu içine atıp Merlin ne verdiyse karıştırmaya başladım füze gibi. Bu sırada herkes bitirmişti ve şişeleri profesörün masasının üstüne koymuşlardı. Ben de iksirimi tüpün tekinin içine koydum ve masanın yanına geldim ve yanlışlıkla olmuş süsü severek tüm iksirleri elimin tersiyle yere düşürdüm. Sinsi görünmeyi başaramadığım için zaten yüzümde garip bir ifade vardı. "Ops, çok pardon. Neyse ki ben çok iyi yapmıştım iksirimi." diyip tüpü düşürdüğüm tüplerin olduğu yere koydum. Profesörün elinde ne olur ne olmaz diye iksir vardır belki ama bir öğrenci sayesinde Mike'ın iyileşmesini istememiştim. Hızla revirden kaçarken de Mike'a pis bir bakış attım.

Şu garip çocuğun hareketlerini izleyen Zamiel kendi şişesinin de aynı kaderi paylaşıp ölümüne düşmeden önce kurtarmak amacıyla hızlı bir el hareketiyle kol yeninin içine attı ve çocuk çıktığında sakince iksiri götürüp Madam'a bizzat teslim etti. . Nede olsa kendi sınıfından birinin acı çekmesini istemezdi.

"Buyrun madam."

Zindandaki sinir bozucu afişi gördükten sonra her zamanki gibi ayaklarımı vura vura revire doğru tırmanmaya başladım okul içinde. Sanırım 10 dakikamı falan aldı varmam revire, içerisi çoktan dolmuş sayılırdı, kendime boş kazan bulana kadar bir süre şöyle bir etrafa bakındım. O sırada gözüme Baudoin çarptı. Dünkü mesele yüzünden ona süper kızgındım, o yüzden ona olabildiğince uzak bir tane seçtim ve yerleştim. Profesörde buradan pek iyi duyulmuyordu ya, neyse. Çantamı her zmaanki gibi masanın kenarına fırlatmadan önce içinden kalem ve kağıt çıkardım, muhtemelen bir yere yazamayacak olan profesör malzemleri ve şekilleri bize yazıdracaktı. Tam 17 saniye sonra tahmin ettiğim oldu ve profesör yazdırmaya başladı. Ben de yazabildiğim en düzenli ve anlaşılır şekilde yazmaya başladım.

- Sıvı kaynamadan Belladonaları at.
- Saat yönünde 3 kez karıştır.
- Kaynamaya bırak.
- Çin kabaklarının suyunu çıkar.
- Sıvı rengi saydamlaştığında suyu dök.
- Beklemeden fare kuyruğu at.
- Saat yönünde 2 kere karıştır.
- Saydam yeşil olmasını bekle.
S: Çiçek gibi kokmalı.

Dedim ve gülümseyip büyükçe yazdığım notu kazanın kenarına bıraktım. Elimi cebime attım ve bir adet lastik toka çıakrıp saçlarımı bağladım, ardından derin bir nefes aldım, kollarımı sıvadım ve iksiri yapmaya başladım.
İlk önce Belladonaları attım. Atar atmaz çevik bir hareketle kaşığı elime alıp sıvıya daldırdım, iki elimle birden kaşığı tutarak var gücümle iki kere çevirdim. Niye bu kadar zevkle ve mutlu bir halde yapıyordum bunu bilmiyordum. Belki yemek yapmaya benzediğinden, her neyse. Ardından kaşığı bir kenara bıraktım ve alevi biraz yükselttim. O arada elimi en büyük çin kabağının üstüne attım ve bardakla suyunu çıkarmaya başladım. Doğrusu, bardağın altı ile ezmeme gerek kalmadı, kabağı bardağa dayadım ve bardağın içine ittirdim, suyu kolayca çıktı. İkinci ve üçüncü çin kabağını da çıakrdıktan sonra kaynayan sıvıya baktım. Resmen kazanın dibini görebiliyordum! Gülümseyip çıkardığım suyu bir güzel sol elimle döktüm, sol elimle dökerken elimi fare kuyruklarına attım ve bir tane çıkarıp sıvının içine atıverdim. Bardağı bırakırken sağ elimi kaşığa uzattım ve az önce yaptığım gibi fakat bu sefer iki tur karıştırdım. Ardından, arkamdaki masaya yaslandım ve sıvıyıizlemeye başladım. Arada gözüm Baudoin' e kayıyordu, çoktan bitirmiş gibiydi. Tam 2 dakika 41 saniye geçmiştiki, renk tam istediğim renk oldu ve saydam fakat koyu bir yaşile dönüştü. Bunun üstüne masanın kenarında duran minik şişeyi aldım ve sıvıya daldırdım. Minik şişenin %90 ının dolu olduğundan emin olduktan sonra fare kuyruklarının yanındaki tıpayı aldım ve şişeye sıkıştırmak üzereydim ki, aklıma koku geldi. Şişeye doğru biraz eğildim ve burnumun altında gezdirdim, O, lala! Gayet hoş kokuyordu. Tıpayıda taktıktan sonra şişeyi masaya dikkatli bir şekilde bıraktım ve tekrar arkama yaslanıp, profesörü izlemeye başladım.

-Oven, bu sakarligin yuzunden Gryffindor'dan dur bakiim, 5, 10, 15, 20 puan dusuyorum!
Ve kenardan Cin kabaklarindan birini alip cocuk kapidan cikmadan atmaya calistim. Cocukla birlikte disari cikmisti, artik disarda nolmustu bilmiyorum. Mike biraz tedirgin olmustu, hem aci ifadesi hem tedirginlik cocugun zaten komik suratini daha da komik bir hale sokuyordu. Yanina yaklasip "tirsmasan oglum hemen! var bende merak etme!" dedim ve tekrar sinifa dondum.
-Eh? Baska yapan yok mu? Bakalim, Baudoin sen zaten uzulme iksirim dokuldu diye, dogru duzgun yapamamistin. Ah, Bayan D'or, guzel gorunuyor, bir saniye, niye Hufflepuff'lar bir arada durmuyor? TUM BINALAR BIR ARADA DURSUN LUTFEN!! Bay Nagao, zekice bir yakalayisti, sizinki de oldukca iyi gorunuyor! Bayan Esta... umm, acikcasi peceteleri dusurdugunuzu gormedim sanmayin. Sizinki de kokusunun fazla guclu olmamasi disinda iyi gorunuyor ama, bu kesinlikle kullanacagim yag olmayacak, ne olur ne olmaz. Bayan Quatra! Sizden beklenen de buydu zaten! Yine basarmistiniz! Fakat ne yazik ki barzo Quidditch kaptaniniz yuzunden bu ders binaniza puan kazandiramayacaksiniz...

Masaya donup Oliver'in biraktigi garip gorunuslu iksiri camdan firlattim. Bir baska cin kabagini da Charlotte'a firlattim.
-Defol git lan sinifimdan! Essek sipasi!

Simdi Monique ile Zamiel arasinda bir secim yapmam gerekiyordu. Monique oldukca duzenli bir kizdi ve cogu dersimi basariyla tamamlamisti. Zamiel ise aksine iki derstir kayda deger birsey yapmiyordu. Zaten odulu motive etmek amaciyla verecektim, bu durumda motivasyona ikisi arasindan en cok Zamiel'in ihtiyaci vardi. Zamiel'in sisesini siritarak aldim ve Mike'in bacagina surdum. Yara kapanmisti ve Mike'in surati da sonunda normal haline girmisti.
-Tebrikler Bay Nagao, Pazar sabahi arkadasinizla odama gelin, kahvalti yaptiktan sonra gezimize gidebiliriz. Dagilabilirsiniz.

Gryffindor: -20
Slytherin: 5+20
Hufflepuff: 10

Suratında bir zafer ifadesiyle sırıtarak profesöre baktı. Hem puanı kazanmıştı (ki bu bile yeterince bir motivasyondu.) hemde kazan pastasını ! (Acaba tadı nasıldır ? Kazandibi geliyor hep aklıma.)

Yine bir iksir dersi! Süper! Bu profesöre hayrandım.Sahip olduğu sadizm beni eğlendiriyordu.Bir nevi...Şimdi de birini iyileştircektir.Heh...Hadi şunu bitirelim!

Belladonnaları elime aldım.Kazanı kaynatmadan önce hemen onları sıvıya attım.3 kez mi karıştırcaktım? Sanırım evet.1...2...3...Tamam bunu yaptım.Sırada ne vardı? Cebimdeki kağıdı çıkardım.Not almıştım bazı şeyleri.Hah,kaynamaya bırakın diyor.Kısa bir süre kaynamasını bekledim.O sırada etrafa biraz bakındım.Normaldi...Monotondu yine.Ardından küçük çin kabaklarının suyunu çıkarmaya başladım.Eh biraz yorucuydu,hele bardakla eziyorsak.Sonra sıvının kaynadığını gördüm.
"Fokurdamalar hoşuma gidiyor!" dedim kendimce.Saydamlaşmıştı sanki.Suyu bardağa akıttım.Ardından da kazana döktüm.Sonra da fare kuyruğunu ekledim.Saat yönünde 2 kez karıştırmam gerekiyormuş.1...2...eh oldu sanırım.Biraz bekledim....Cebimden yine o saatin sesi geliyordu.
"Tik...tak...tik...tak..." ah bu ses beni delirtiyordu.Suyun rengi saydam yeşilimsi olmuştu sanki.Ah evet olmuştu.Lakin koku konusuna gelince,pek iyi koku alamazdım.Ama tabi yanımda taşıdığım çilek losyonunu olaya katmamıştım.Hafiften kazan ve çevresine sıktım.Zehirli bir madde değildi bu parfümümsü şey.Hatta içebilirdim.Ama vakti değildi.Neyse...İksir tahminen tamamdı ve çilek gibi kokuyordu.Çilek?! Ah evet...Ağzım sulanmıştı...

» 2. Donem Iksir Dersi - Kemik Yaratici Iksir
» 1. Donem Iksir Dersi - Yanik Iksiri
» 2023 1. Donem Iksir Dersi - Huzur Sivisi
» II. Dönem Kehanet dersi
» II. Dönem Astronomi Dersi

3. Donem Iksir Dersi - Unutkanlik Yagi *Yaralari Iyilestirir*

3. Donem Iksir Dersi - Unutkanlik Yagi Yaralari Iyilestirir